Linkler

  KTV Canlı Yayın

  Geçmiş Yazılar

  Fotokatürler

  Ayın Fotoğrafları

  Foto Galeriler

  Fragmanlar

  Günün Manşetleri

  Sinema Dosyaları

  Beşiktaş JK Yazıları

  Gezi Notları

  Çizgi Roman Ödülleri

  Diplomalı Filmler

  Kara Kartal Günlüğü

  Klasik Müzik Yayını

facebook/KAVADARLIblog

twitter/Akaretler

youtube/KAVADARLIblog

Beşiktaş JK

"Baba Beni Okula Gönder" Kampanyasına Bağış

TUTUKLU  3 Ağustos 2011     SharePAYLAŞ

     İnsanın kendine yaptığı kötülüğü kimse ona yapamazmış. Tam yıldız oyuncuları art arda bünyesine katmaya başladığı ve taraftarın keyfinin tavan yaptığı bir dönemde Beşiktaş'ın adı şike skandalına karıştı. Hem de büyük zorluklarla kazanılan kupa finalinde rakip iki oyuncunun ayartıldığı iddiasıyla. Senin asbaşkanın ve teknik direktörün ellerinin altında dünya standartlarında futbolcular varken gerçekten böyle bir girişimde bulundularsa yazıklar olsun.

        Maçtan önce transfer vaadiyle akıllarının çelindiği iddia edilen oyunculardan İskender Alın sahada takımı adına penaltı kazanmış, İbrahim Akın ise atışı gole çevirmişti. Eğer iddialar doğruysa ve bu oyuncular kendilerini maça tam vermeden takımlarına böyle bir katkıda bulunabildilerse o da sahadaki Beşiktaşlı futbolcuların ayıbı olsun.

        Elinin altında birbirinden lezzetli tapas çeşitleri varken gidip İskender'e Akın etmek de neyin nesi oluyor? Bu kadar yatırımdan sonra kupayı alabilmek için zamanında takımdan gönderilen İbrahim'in sahada kötü performans göstermesine bel bağlandığına inanmak istemiyorum. Umarım iddialar yersizdir.

        Biz yıllarca saha dışında kaybedilen şampiyonluklardan canı yanarak büyümüş bir nesiliz. Herkesin gözü önünde Beşiktaş aleyhine cereyan eden teşvik primi ve şikelerin cezasız kaldığına defalarca şahit olduk. Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarı olan dostlarımıza hep ağır laflar söyledik. Şimdi şike iddialarına bulaşmış olmak bize gerçekten büyük acı ve keder veriyor.

        ÇARŞIDA İĞNE KALMAMIŞ

        Çarşı grubu tutuklamalardan sonra kamuoyundan takdir toplayan bir bildiri yayınladı. Sonrasında da Beşiktaş yönetimi aklanana kadar kupayı federasyona geri verdi. Çarşı'nın bildirisinde her şey çok güzeldi ama bir eksik vardı. İğneyi kendilerine batırmayı unutmuşlardı. Yıllar önce "Ahmet Dursun Seba Gitsin" diye bağırırlarken aslında için için nasıl bir yönetim istediklerini itiraf etmeyi unutmuşlardı. Beşiktaş'ın hakkını saha dışında yedirmeyen, marifetli ve işi bilen bir yönetim arzu ediyorlardı. Türkiye'de bunların ne manaya geldiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.

        Bu paragrafı üç büyüklerin hepsi için yazıyorum. Paralı, güçlü ve saha dışında işi bilen bir yönetimin üzerinde bir de şampiyonluk baskısı oluşturunca hikayenin gerisinin nasıl gelişeceği sürpriz olmuyor. O noktadan sonra kaybeden taraf artık hep maneviyat oluyor. Ezeli rakiplere karşı savunulması arzu edilen haklar zaman içinde değişime uğruyorlar. Yapılan yüksek yatırımların ve bin bir emekle kurulan kadroların heba olmamaları için mütevazı bir rakibe karşı bile işi sağlama alma düşüncesi beyinleri sarmaya başlayabiliyor.

        Türk futbolunun yozlaşma hikayesi hep taraftardan başlıyor. Aynı siyasetin yozlaşmasının yine halktan başladığı gibi. Geniş kitleler, yersiz istek ve taleplerini gerçekleştirebilecek kalitesizlikte yönetimleri başa getiriyorlar. 

        Şu anda tüm Türk futbolu cezaevinde yatan temsilcileri ile birlikte tutuklu vaziyette. Çocuklarımızın bizden daha temiz bir futbol izlemeleri için hatalı herkesin ceza alması gerekiyor. Ama günümüz Türkiye'sinde çeşitli alanlarda sıkça şahit olduğumuz gibi kurunun yanında yaş da yakılmamalı. Delillerin sağlam olmasına azami özen gösterilmeli. Vicdanlar rahatsız olmamalı. Öte yandan içerdekilerin kanına girmiş olmaktan dolayı aslında toplum olarak vicdanlar hep sızlamalı. Büyüklük hezeyanının sonu bundan başka olamazdı zaten.

        SIRT REKLAMI

        Beşiktaş yeni sezonda göğüs reklamı olarak Toyota ile anlaştı. Buraya kadar her şey normal. Acayip olansa sırt reklamı da almış olması. Peki bu neden normal değil? Çünkü hafıza denen bir şey var. Yıldırım Demirören'in 2009 yılındaki sözleri hala aklımızda:

        "Beşiktaş gibi büyük bir kulüp senede 2-3 milyon dolar kazanacak diye formasının sırtına reklam almaz. Türk Kızılayı’nın reklamıyla gelecek hafta sahaya çıkacağız. Bu şekilde topluma Kızılay’ın önemini anlatmak istiyoruz."

        Pes diyorum. O kadar beylik laflar ettiniz. Şimdi ne değişti? Beşiktaş aynı Beşiktaş, başkan aynı başkan. Yoksa Demirören'e göre Beşiktaş artık iki sene önceki kadar büyük bir kulüp değil mi? Böyle yanlış demeçler ve tutarsızlıklarla Beşiktaş'ın imajına zarar verilmesine karşıyım. Söylemediğiniz sözün efendisi, söylediğiniz sözün ise kölesi olmalısınız. Beşiktaş'ın başkanlık koltuğu olgunluk gerektirir. Bari bir özür dileyin de kendiniz daha fazla küçülmeyin.

KARTAL KONDU MANŞETİ

 

 

Özel Arama

 

 

Anasayfa    Seyahat    Sinema    Beşiktaş JK    Radyo Nova    Çizgi Roman

 

Sitedeki yazılardan kaynak göstermek suretiyle alıntı yapılabilir.