KAVADARLI / Sinema / Kuzuların Sessizliği

Hayatını özel bir hücrede geçirmekte olan yamyam Dr. Hannibal Lecter, önemli bir davada Detektif Clarice Starling'in umudu durumundadır. Bildiklerini bazı imtiyazlar karşısında azar azar anlatan Dr. Lecter aynı zamanda Clarice'e zorunlu bir terapi de uygular. Detektif, Dr. Lecter'ı yeni çıktığı daha az güvenlikli kafesinde ziyaret eder. Hem terapi hem de bilgi transferinde sona yaklaşılmıştır.

Çeviri ve Özet: Güven KAVADARLI

Hannibal Lecter: Şimdi dinleyeceğim. Babanın öldürülmesinden sonra yetim kaldın. On yaşındaydın. Kuzenlerinle beraber yaşamak için Montana'daki bir kuzu ve at çiftliğine gittin. Ve...?

Clarice Starling: (Gözlerinde yaşlar belirmeye başlar) Ve bir sabah, sadece uzaklaşıverdim.

Hannibal Lecter: "Sadece" değil, Clarice. Seni ne tetikledi? Kaçta harekete geçtin?

Clarice Starling: Erken, hala karanlıkken.

Hannibal Lecter: Demek seni bir şey uyandırdı, değil mi? Bir rüya mıydı? Neydi o?

Clarice Starling: Garip bir ses duydum.

Hannibal Lecter: Neydi o?

Clarice Starling: O bir... çığlıktı. Bir tür çığlık, çocuk ağlaması gibi.

Hannibal Lecter: Ne yaptın?

Clarice Starling: Merdivenlerden indim, dışarıya. Ahıra doğru süründüm. İçeriye bakmaya çok korkuyordum ama yapmalıydım.

Hannibal Lecter: Ve ne gördün, Clarice? Ne gördün?

Clarice Starling: Kuzular. Kuzular bağırıyorlardı.

Hannibal Lecter: Besili kuzuları boğazlıyorlardı.

Clarice Starling: Ve onlar da bağırıyorlardı.

Hannibal Lecter: Ve sen koşarak uzaklaştın.

Clarice Starling: Hayır. Önce onları serbest bırakmayı denedim. Ben... ben ağıllarının kapısını açtım, ama koşmadılar. Orada öylece durdular, kafaları karışık. Koşmadılar.

Hannibal Lecter: Ama sen yapabilirdin ve yaptın, değil mi?

Clarice Starling: Evet. Bir kuzu kaptım ve koşarak uzaklaşmaya başladım, elimden geldiğince hızlı.

Hannibal Lecter: Nereye gidiyordun, Clarice?

Clarice Starling: Bilmiyorum. Hiç yemeğim yoktu, suyum da ve çok soğuktu, çok soğuk. Düşündüm, düşündüm ki eğer sadece birini kurtarabilirsem, ama... O çok ağırdı. Öyle ağırdı ki. Şerifin arabası beni alana kadar birkaç milden fazla gidememiştim. Çiftlik sahibi o kadar kızmıştı ki beni Bozeman'daki Lutheran yetimhanesine gönderdi. Çiftliği bir daha hiç görmedim.

Hannibal Lecter: Kuzuna ne oldu, Clarice?

Clarice Starling: Onu öldürdüler.

Hannibal Lecter: Hala bazen uyanıyorsun, değil mi? Karanlıkta uyanıyor ve kuzuların bağırışlarını duyuyorsun.

Clarice Starling: Evet.

Hannibal Lecter: Ve düşünüyorsun ki eğer zavallı Catherine'i kurtarırsan onları susturabilirsin, değil mi? Düşünüyorsun ki eğer Catherine yaşarsa, bir daha asla karanlıkta kuzuların o korkunç çığlıklarına uyanmayacaksın.

Clarice Starling: Bilmiyorum. Bilmiyorum.

Hannibal Lecter: Teşekkür ederim, Clarice. Teşekkür ederim.

Clarice Starling: (Catherine'i kaçıran zanlıyı kast ederek) Bana onun adını söyleyin, doktor.

Hannibal Lecter: Dr. Chilton, farz edelim. Sanırım birbirinizi tanıyorsunuz.

Lecter, kendisini gözeten Dr. Chilton'ın üç polis memuruyla beraber kendilerine yaklaştığını görmüştür.

Dr. Chilton: Tamam, gidelim.

Clarice Starling: Sıra sizde doktor.

Dr. Chilton: Dışarı!

Clarice Starling: Bana adını söyleyin!

Memur Boyle: Üzgünüm hanımefendi. Emir aldık. Sizi uçağa bindirmeliyiz. Gelin, şimdi.

Dr. Chilton ve memurlar Clarice'i dışarıya doğru yönlendiriler. Lecter ayağa kalkar ve kafesinin içinde onları takip etmeye başlar.

Hannibal Lecter: Cesur Clarice. Şu kuzular bağırmayı kestiklerinde beni haberdar edersin, değil mi?

Clarice Starling: Bana adını söyleyin, doktor!

Hannibal Lecter: Clarice, dava dosyan.

Lecter elindeki dosyayı parmaklıkların arasından Clarice'e doğru uzatır. Clarice polis memurlarından kendini kurtararak kafese doğru koşar.

Hannibal Lecter: Hoşçakal Clarice.

Lecter'in parmağı dosyayı alan Clarice'in parmağını hafifçe okşar. Polis memurları Clarice'i tekrar kafesten uzaklaştırılar. İstediği bilgi dosyanın içindedir.

Paylaşın

Diğer Sahneler

Özel Arama

Anasayfa Seyahat Sinema Beşiktaş JK Radyo Nova Çizgi Roman

Sitedeki yazılardan kaynak göstererek alıntı yapılabilir.