BU DEFA 2 Temmuz 2009
Geçen hafta pop müzik kralını kaybetti. Bu gezegende yaşayan ve çocukluğu 80'li yıllarda geçen biri olarak elbette beni de üzdü bu veda.
Çocukken televizyonda bir Michael Jackson konserini izleyen insan seline ait
görüntülere rastladığımda "bir daha dünyaya böyle bir şarkıcı gelmez" diye
düşünmüştüm. Fakat daha sonraki yıllarda konserleri hınca hınç dolu pek çok
şarkıcı ya da grup gördüm ekranlarda. Yine de çocukken tecrübesizlikten
dolayı yanlış bir kriterden yola çıksam da, aslında vardığım sonuç doğru
idi. Konserlerine kaç kişi toplarlarsa toplasınlar, hiç kimse Michael
Jackson gibi olamadı. Bunun nedeni onun yaptığı iş için yaratılmış
olmasıydı.
Eğer insanoğlunun tanrıya en çok en
iyi bildiği işi yaparken yakınlaştığını kabul edersek, Michael Jackson'ın
insanlar üzerindeki tanrısal etkisinin nedenini de anlamış oluruz. Sahnedeki
Michael aslında insanın sahip olduğu potansiyelin ve dolayısı ile onu
yaratan tanrının gücünün bir göstergesiydi. Onun bu alandaki
tanrısallığıydı, Smooth Criminal klibinde fizik kurallarına aykırı şekilde
öne eğilişini izleyenleri bir anlığına da olsa "acaba?" diye şüpheye
düşüren. Ve yine aynı hareketi yapan yanındaki diğer dansçıların varlığıydı,
o eğilmenin gerçek olmadığını ispatlayan. Çünkü gerçek olsa sadece Jackson
gibi tanrısal yetenekte biri yapabilirdi.
Nasıl ki Maradona futbol ve Marlon
Brando oyunculuk için yaratılmış ise, Michael Jackson da müzik ve dans için
yaratılmıştı. Herhangi bir sahada, herhangi bir seviyede futbol oynayan
herkes Maradona'nın İngiltere'ye attığı golün bir benzerini atmanın hayalini
taşır. Sinemaya gönül veren herkes Don Carleone gibi bir rol ile tarihe
geçmek ister ve dans etmeyi seven herkes Jackson gibi "ayda yürümek" ister.
Bu üç isim de yaratılmış oldukları
alanlar haricinde hayatlarıyla ne yapacaklarını bilemediler. Yeşil saha,
kamera önü veya sahne üzerinde değillerken adeta sudan çıkmış balığa
döndüler. Üçü de özel hayatlarında çuvalladılar. Tanrısallık bahşedilenler
insan olmayı beceremediler. Ama Brando ve Jackson sadece birbirlerini
anlayabilen Olimpos Tanrıları gibi çok iyi dost oldular.
Efsaneler kalp atışları durduğunda
bitmezler. Maradona daha önce kendisini efsane yapan dünya kupası
organizasyonlarının bir yenisinde doping yapmak zorunda kaldığında; Marlon
Brando Baba ile efsane olduğu beyazperdede Dr. Moreau olarak tanınmaz
halde hayranlarının karşısına çıktığında ve Michael Jackson sahnede artık
hayranlıktan çok acıma duygularına hitap etmeye başladığında zaten
tükenmişlerdi. Öte yandan hayatlarına renk kattıkları insanlar tarafından
her zaman zirvedeki halleri ile anılacakları için aslında onlar ölümsüzler.
Bir daha kimse Michael Jackson gibi
olamaz. Onun gibi olmak öyle zor bir şey ki, zamansız sona eren hayatının
final bölümünde kendisi bile tekrar Michael Jackson olamadı.
Bu defa sadece kral öldü, yerine tezahürat yapılacak yeni bir kral daha yok.
Temmuz 2009 / www.kavadarli.com
KAVADARLI
İletişim:
guven@kavadarli.com