BİR BİLEN 13 Ocak 2010
Başbakan
dün muhalefete kızdı ve haykırdı: "Yalan söylüyorsunuz yalan!"...
Muhalefetin eleştirilerinde haklı mı yoksa haksız mı olduğunu bilmiyorum ama
eğer başbakan yalan diyorsa ben bunu dikkate alırım. Çünkü ben her şeyin
uzmanına saygı duyarım.
Araba için tamirciye, kablolar için
elektrikçiye, meyveler için manava, yalan için de başbakana kulak veririm.
Bilirim ki bir konudan en çok o işe yıllarını verenler anlar.
Başbakanın yıllardır halka hitap ettiği kürsüler gibi söylemleri de durmadan
değişiklikler gösterdi. Ama verdiği sözleri tutmamaktaki istikrarını hiç
bozmadı. Dokunulmazlıklar kaldırılmadı, seçim sistemi değiştirilmedi,
yolsuzlukların üzerine gidilmedi. Bu arada vaat etmediği pek çok şeyi de
gerçekleştirdi. Her alanda kadrolaştı, medyayı sindirdi, herkesi dinlemeye
aldı.
Dolayısı ile muhalefete tavsiyem
dürüst olmalarıdır. Rakiplerini kendi silahı ile vurmaları zor. Zira kendisi
daha onlar ağızlarını açarken yalan söyleyeceklerini anlayacak tecrübeye
sahip. En iyisi onun hiç bilmediği bir yöntemi denemek ve gerçekleri söylemek.
BADEM GÖZLÜ 12 Ocak 2010
Ülkenin
önde gelen günlük siyasi gazetesini bir magazin gazetesine tiraj
kaybettirerek dönüştürmeyi başaran Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'teki genel
yayın yönetmenliği görevi yirmi yıldan sonra nihayet sona erdi. Her gün
Hürriyet giren bir evde büyüyen otuz küsür yaşında bir okur olarak
kendisini, şu sıralar bazı meslektaşlarının nezaketen yaptıklarına inandığım
şekilde badem gözlü olarak anamayacağım.
Özkök, oturduğu koltuğun kendisine
yüklediği ağırlığı üstlenmeye çalışmaktansa, o yükü hafifletmeyi daha kolay
bulanlardandı. Daha hafif, daha sorumsuz, daha tembel bir gazete yaratarak
Türk basın hayatına büyük bir kötülük yaptı. Köşe yazarları ile doldurduğu
gazetesi yirmi yıl boyunca Türkiye gibi skandallarla dolu bir ülkede kaç
tane habercilik başarısına imza attı? Kaç olayı ortaya çıkardı, takipçisi
oldu ve neticelendirdi?
Doğan grubu idaresinde Özkök
kendisinin de itiraf ettiği gibi bir cambazdı. Hepimizin basına güvenini
baltalayan, bizlere paranoyakça her manşetin ardındaki asıl niyeti
düşündüren, şeklini beğenmediğimiz, içeriğine güvenmediğimiz bir gazete
yarattı. Üstelik bu yaptıklarını da "konuşulan bir gazete yarattım" kisvesi
altında marifetmiş gibi sundu.
Son sekiz yılda okurunun genel
endişelerini hiçe sayarak sanki kendi istediğinde parmaklarını şaklatarak
her şeyi kurtarabilecekmiş gibi en kritik zamanlarda "safça" hep hükümeti
destekledi. Ta ki kaçınılmaz olarak menfaatler çatışmaya başlayıncaya kadar.
Neticede Özkök kendisinden farklı bir yaşam tarzını benimsemiş ve tam
anlamıyla biat bekleyen iktidarı elbette sonsuza kadar tatmin edemezdi.
Sanırım Doğan ve Özkök kendilerini
çok kurnaz sandılar ve "neticede bunlar da siyasetçi, daha öncekiler gibi
bunları da idare ederiz" yanılgısına düştüler. Ama öyle olmayacağı o kadar
belliydi ki!
Özkök'ün kişisel olarak iyi yanları
da var elbette. Zaaflarını dile getirmekten çekinmeyen, etkileyici edebi
yazılar yazabilen, kültürel açıdan kendini geliştirmiş, zevk sahibi bir
insan. Ama görev süresinden geriye bıraktığı eser neresinden tutsa insanın
elinde kalıyor!
Ocak 2010 / www.kavadarli.com
KAVADARLI
İletişim:
guven@kavadarli.com