KAVADARLI.com

Heath Ledger

Conrad Veidt

Jack Nicholson

Çizgi Roman

facebook/KAVADARLIblog

twitter/KAVADARLIblog

youtube/KAVADARLIblog

VE KAZANAN...                                                           

Bir Altın Küre adaylığı ve bir Oscar ödülünden sonra ise akıllara şu soru takılıyor: Acaba ödüllere aday gösterilen oyuncular mı yoksa canlandırdıkları karakterin ta kendisi mi?

Yazan: Güven KAVADARLI

 

       Kara Şövalye Batman ezeli düşmanı Joker karşısında bugüne kadar beyazperde arenasında verdiği mücadeleleri belki hep kazandı ama sonunda savaşı kaybetti. Önce Jack Nicholson ardından Heath Ledger'da vücut bulan çizgi roman dünyasının en sevilen canisi, Batman'i alt etmek için hep denedi hep yenildi ama 81. Oscar Ödülleri'nde büyük darbeyi indirdi.

       Tim Burton tarafından 1989'da neredeyse baştan yaratılan Batman dünyasında, hiçbir rötuş gerektirmeyen belki de tek öğe Joker karakteri olur. Superman'den beri bir çizgi roman uyarlaması için görülmemiş ciddiyetle gerçekleştirilen prodüksiyon, olabildiğine karanlık atmosferiyle herkesi şaşırtır. Fakat bu karanlığın ortasında beyaz yüzü ve çılgın kahkahası ile Joker sinemaseverleri avucunun içine almayı başarır. Jack Nicholson'ın filmin hasılatından pay almak kaydıyla canlandırmayı kabul ettirdiği karakteri izleyenlerin çoğu "bundan iyisi olamazdı" fikrinde birleşir. Usta oyuncu da emeğinin karşılığını maddi olarak bolca, manevi olarak da en iyi erkek komedi/müzikal oyuncusu dalında Altın Küre adaylığı ile alır.

       On altı yıl sonra Christopher Nolan gerçeklik duygusu ağır basan "Batman Begins" ile bir kez daha Batman'i baştan yaratmaya soyunur. Joker sadece finaldeki bir diyalogda geçer. Bir sonraki filmin konusu belli olmuştur bile. Finalde yaratılan bu beklenti sinemaseverleri ikiye böler. Bir kısmı Jack Nicholson'ın üzerine gül koklama fikrine hoşgörü ile yaklaşmaz. Diğer kısmı ise Joker'i canlandırması gereken oyuncunun kim olması gerektiği hakkında önerilere başlamakta gecikmez. Yine de herkesi bir heyecan almıştır artık.

       Ve yetkililer yeni Joker'in adını açıklar: Heath Ledger... Bir sessizlik olur çizgi roman severler arasında. Kimse tam olarak kestiremez bu seçimin neticesini. Ne büyük itirazlar gelir ne de "tam isabet" olduğu dile getirilir. Ledger gittikçe daha farklı rollerde görünmeye başlayan ve sıra dışı seçimler yapmayı seven başarılı bir oyuncudur. Joker karakterini de çok ciddiye aldığı haberleri gelmektedir.

       Ledger gerçekten de Joker olarak günlük tutacak kadar canlandıracağı karaktere bürünür. Bu kez çizgi romandan ve Tim Burton'ın versiyonundan farklı olarak yepyeni bir tarzla yorumlanır nevrotik şakacı. Daha ışıltısız ama daha ürkütücü, daha gizemli ama daha tekinsiz... Yüzüne yerleşen gülümsemenin kaynağı artık asit kazanına düşmesi değil, nedeni belirsiz bir kesiktir. Beyaz yüzü de kendi tercihiyle yaptığı makyaj sonucudur.

       Filmin gösterime girmesini bekleyen sinemaseverlere ne yazık ki önce Heath Ledger'ın üzücü ölüm haberi gelir. "The Dark Knight" gösterime girdiğinde ise izleyenler, otel odasında aşırı dozda ilaç kullanmaktan cansız bulunan 29 yaşındaki oyuncunun belki de gerçekten karmakarışık ve huzursuz olan olan iç dünyasını bütünüyle Joker'e yansıttığına şahit olurlar.

       Genç oyuncu Jack Nicholson kadar şanslı değildir ve emeğinin ne maddi karşılığını harcama fırsatını bulabilir ne de En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar'ı ile ödüllendirilen büyük manevi karşılığını görebilir.

       Bir Altın Küre adaylığı ve bir Oscar ödülünden sonra ise akıllara şu soru takılıyor: Acaba ödüllere aday gösterilen oyuncular mı yoksa canlandırdıkları karakterin ta kendisi mi? Joker makyajı yapılan oyuncu oyuna 1-0 önde mi başlıyor? Deliliğin sınırlarında dolaşan grotesk bir karakterin tuhaf cazibesi oyuncuların işini kolaylaştırıyor mu? Joker'in her oyuncuya bulunmaz bir gövde gösterisi sunma şansı verdiği inkar edilemez.

       Aslında Joker'i 60'lardaki kült TV serisinde ve diziden uyarlanan 1966 tarihli filmde ilk canlandıran oyuncu Cesar Romero'dur. Tüm karakterlerin karikatür düzeyinde ele alındığı seriden ciddi bir oyunculuk performansı beklemek yersiz olur. "Luke Skywalker" olarak tanınan Mark Hamill ise 90'lı ve 2000'li yıllarda gösterilen Batman animasyon serisinde Joker'e sesini dolayısıyla tabi ki kahkahasını verir.

       Çizgi romanda ilk olarak 1940 yılında boy gösteren Joker'in kökenlerinde, 1869 tarihli Victor Hugo romanı "L'Homme qui rit" (Gülen Adam) ve ondan uyarlanan 1928 yapımı sessiz film "The Man Who Laughs" yer alırlar. Filmde, babasının ihanetinin cezası olarak yüzü kral tarafından kalıcı bir gülümseme taşıyacak şekilde kesilen Gwynplaine'ı Conrad Veidt canlandırır.

       Şimdi Nolan'ın yöneteceği üçüncü Batman filmi bekleniyor. "The Dark Knight"ın sonunda hayatta kalan Joker yeni bir oyuncu ile bir kez daha beyazperdede boy gösterecek mi? Ya da ikinci filmde kullanılmamış çekimlerle Heath Ledger geri dönüş mü yapacak? Ne de olsa ilerleyen sinema teknolojisi ile artık neredeyse hiçbir şey imkansız değil.

 

 

Paylaşın

Facebook Twitter

Özel Arama

 

 

Anasayfa    Seyahat    Sinema    Beşiktaş JK    Radyo Nova    Çizgi Roman

 

Sitedeki yazılardan kaynak göstermek suretiyle alıntı yapılabilir.